7 Nisan 2015 Salı

Anita Taylor.

Gittiğinde, ortadan ikiye bölünmüş bir balık gibi kaldım. Dalımdan koparıldığımda, sanki daha olmamıştım. 
Daha şarkımı bitirmeden alkışladılar sanki. Kahvem bitmeden ayrıldım oturduğum masadan. 
Rüyaya doymadan, uyandım. 
Bunun böyle olmaması gerektiğini biliyorum. 
Bunun, olması gereken olmadığını, bulunmam gereken yerde bulunmadığımı, 
ellerimin yeterince sıcak olmadığını, başımı yanlış yere dayadığımı, gözyaşımı yanlış yere sildiğimi görebiliyorum. 
Ben, bu halde olmamalıydım. Burda büyük bir hata var. 

Çünkü ben sen gittiğinden beri hiç su içmedim. Gittiğinden beri hiç ait hissetmedim ben. 
Kendime, iskambil kağıtlarından bir ev yaptım. Dilime takılan her şarkıda biraz sen vardın. 
Okuduğum her şiirde, senin adını aradım. Artık hava erken kararıyor. 
Yağmuru güneşten çok görüyorum. Hiçbir şey çiçek açmıyor artık.
Her akşam, iki sayfa şiir yazıyorum. Hissedemediğim satırlar yazmak istemiyorum. 
Birkaç sandık dolusu hayalim vardı birkaç yaz önce. 
Çocukluğumdan beri kafamda kurup, ruhumun derinliklerinde hissedip, inançla herkese anlattığım ve 
seninle tanıştığım gün, senin için vazgeçtiğim birkaç sandık hayal. 
O vakit sırtımı çevirdiğim düşlerim, artık beni kabul etmiyor. Artık hayal kuramıyorum. 
Artık kendi hayallerim bile, içinde beni istemiyor. 
Mevsimler geçiyor, saçlarım uzuyor, konuşmayı, gülmeyi, kendimi unutuyorum. 
Hava bir ısınıp bir soğuyor. Ve ben öylece, seni bekliyorum…
İşte hepsi bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder