8 Mayıs 2015 Cuma

Düşüncelerin İntiharı...

Uyanınca aklına gelen ilk düşünce "ölmek istiyorum" olan kadın bunun nasıl da bir ritüel haline dönüştüğünü düşünüyordu. Son günlerde hep aynı düşünce vardı. Zihni nasıl bu kadar bulanıklaşmıştı? Hayat olanca hızıyla devam ediyordu ama sanki artık her şey başkaydı, herkes yabancı. Sürekli kanayan bir yara pansumanla kaç gün, kaç hafta, kaç ay dayanabilir?

Öyle ya, intihar sadece geride kalanlar için intihardır. Biliyordu kadın, uzaklaşmalıydı derhal bu düşünceden ama her sabah ölüm düşüncesiyle uyanan birinin düşüncelerine hükmetmesi de aykırıdır zaten yaşama. Sahi, yaşam neydi?

Kadın düşünüyordu şimdi. Kim üzülürdü? Öyle değil. Lafta değil. Cenazelerdeki kuru kalabalık değil. Samimiyetsizleri ve sırtlanları bir bir eledi zihninde. Bir elin parmaklarının bile kalanları saymak için fazla geldiğini fark edince parmaklarını da kesmek istedi. O rakam dörttü. Sadece dört. Dört kişi. Geride bıraktığı her 5 sene için bir insan. Pek de iyi bir istatistik değil.

İki seçenek gördü önünde. Bunun bir sonu olmalı, bu sabahlar yeniden bir anlam kazanmalıydı. Ya da öbür seçenek, şakakta hissedilen soğuk metale rağmen ona daha sıcak gelen seçenek. Kadın ağlıyor, kadın kanıyor, kadın biliyordu. Sonun veya yeniden doğuşun müjdeleneceği o gün artık çok yakındı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder