Maviye boyalı gökyüzünün yüzü suyu hürmetine yaşıyoruz.
Rüzgârlar esiyor içimizde ve öyle hissediyoruz derinlere gömdüğümüz güzel
ruhları. Yağmur damlaları tenimizi okşayınca şefkate nasıl da hasret
kaldığımızı anlıyoruz. İklimlerimizi birbirine uydurma derdindeyiz her
birimiz... Dört mevsimi yaşamaya başlıyoruz bir anda, hoş ama bir o kadar da
nahoş telaşların içinde. Verimsiz toprakları eşeliyoruz bir ümit çiçekler açar
diye. Salkım saçak yeryüzü, kasırgalar almış bedenlerimizi sürüklüyor
bilinmeze... Kaç ten dokunuyor tenlerimize, biraz daha fazla toza toprağa
bulanıyoruz her farklı parmak izinde. Yağmurları bekliyoruz tekrar... Belki
hiddetle yağar da temizler üzerimizdeki ölü toprağını. Hem gökkuşağı da çıkar
belki ve köşe bucak saklanırız renklerin arasına. Belki köprü misali üzerinde
geziniriz. İntiharın eşiğinde kanadı kırık kuşlardan rol çalarız. Madem
uçamıyoruz dibe çakılırız delikanlıyız nidaları atarız. Mevsimler değişir, biz
değişiriz. Yağmurlar şiddetini azaltır. Gökkuşağı veda eder bir gün. Kuşlar
dalgaların üzerinde oynaşır. Hem onlar bizlerden daha güzel...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder