12 Nisan 2015 Pazar

Bay Darkness.

 Bay Darkness



Adın karanlıktan mı geliyordu yoksa sen mi karanlıktın, bilinmez. Gök mü ağlıyordu yoksa gözlerin mi yaşlıydı, bilinmez.

Mahrem duygularını kaybetmiş bir nesilde bulduğum mahremiyetimi kaybediyorum bu gece. 

Olmaz denilen her şeyi oldurdu Bay Darkness. Kaybedilen duyguların tamamını şırınga ile damarlarıma aşılar gibiydi. Bağışıklık sistemimi alt - üst eden en güzel virüstü o. Ondan gelecek her şey benim şifamdı sanki. Yaşamama sebebiyet veren kan gibiydi damarlarımda. O, vücudumun dört bir yanını sarıp gezinirken bedenimde, ben oldukça huzurluydum. 

Çıkmaz sokağımın, çıkışı. Karanlık gecelerimin gün ışığıydı o.

Dipsiz kuyulardaki çaresiz çırpınışlarımı duyar gibiydi gelişleri. Çıkışı belli olmayan tünelin acil çıkışıydı. Güneşimdi.

Sonra birden güneşimi kaybettim, sureti karanlıklar ardında.

Sırtını dönmüş, uçurumdan aşağı doğru bakınır haldeydi. Gözleri ölümün kıyısına bakar gibi dalgındı. Tüm çığlıklarım boşunaydı. İşitme duyuları herkese açıktı Bay Darkness’ın, bir tek bana kapalıydı sanki. Serzenişlerim boşaydı. Biçare bağırmaya devam ediyordum 'Gitme!' diye..

Duymuyordu.

Tüm algıları bana çalışan adam, bütün kapılarını kapamıştı yüzüme. Beni duymuyordu, bakmıyordu suretime. Tutmuyordu ellerimi. Üşüyordum. Karşı uçurumun kıyısında öylece ölüme gider gibi duruyordu bedeni. Çaresizliğin kelime anlamı bile anlatmaya yetmiyordu çaresizliğimi. Kimsesiz kalmış çocuklar gibiydim, gözleri dolu dolu. 

Sen git Bay Darkness, git. Ölümün mutluluk verecekse sana, gözümden akan iki damla yaş mutluluğundan olsun. Ben seni çöken her karanlıkta hatırlayacağım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder